top of page

PEYGAMBERİMİZİN EVLİLİKLERİNE YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Bu devirde özellikle cinselliği kötü bir şey olarak gören ve Allah’a yakın olan insanlara cinselliği yakıştıramayan Katolik zihniyeti Hz. Muhammed (s.a.v)’i de evlilikleri üzerinden sıkça eleştirmektedir. Hâlbuki tarih boyunca hemen hemen bütün peygamberler evlenmiş ve çocuk sahibi olmuştur, Hristiyanların da peygamber olduğuna inandığı Hz. Davud ve Hz. İbrahim gibi birçok şahıs çok eşli evlilik yapmıştır. Bu yüzden Hristiyanların Hz. Muhammed (s.a.v)’i bu açıdan eleştirmeleri ikiyüzlülüktür.

İslam'ın çok eşliliği önermemesine rağmen Hz. Peygamberin çok eşli evlilik yapması bazı insanlara garip gelebilir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Hz. Peygamber evliliklerini sadece cinsel zevki için yapmış değildir. Hz. Peygamber 25 yaşına kadar bekârdı ve zinaya bir gıdım dahi bile yaklaşmamıştı. 25 yaşında ise kendisinden 15 yaş büyük bir eşle evlendi ve eşi vefat edene kadar tek eşli kaldı. Ancak 50 yaşından sonra birden fazla kadınla evlendi. Bir erkeğin yaşına göre hormonlarını da göze aldığımızda hayatı boyunca cinsel arzusunu ön plana çıkarmamış bir erkeğin cinsel isteğini yavaş yavaş kaybettiği 50 yaşından sonra birden hayatının merkezine cinselliği koyduğunu söylemek mantıklı olmaz. Hz. Peygamber Mekke’de tek eşle evliyken Mekkeli müşrikler ona peygamberlik iddiasından vazgeçmesi karşılığında istediği kadar kadın vaat etti. O ise “Güneş’i sağ elime, Ay’ı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem. Ya Allah, bu dini hâkim kılar yahut ben bu uğurda canımı veririm.” sözüyle bu teklifi reddetti. Aslında bakarsak Hz. Peygamberin hayatını azıcık bile bilen biri onun hayatının merkezine kesinlikle kadınları koymadığını bilir, onu bu evlilikler üzerinden eleştiren daha çok bilgisiz ve önyargılı insanlardır.

Hz. Peygamberin bazı evlilikleri siyasiydi, belirli kabilelerin seçkin kadınlarıyla evlenerek o kabilelerle olan ilişkileri güçlendirmek istemişti. Bazı evlilikleri ise savaşta veya başka sebeplerden dolayı eşini kaybetmiş dul kadınları korumak içindi. Peygamberin çok sayıda kadınla evlenmesinin hikmeti ise bu kadınlar aracılığıyla İslam’ı kadınlara anlatmak ve öğretmekti. Hz. Peygamber okuma-yazma bilmediğinden tebliğde ve öğretimde sadece sözlü iletişime dayanıyordu, bu yüzden bütün insanlarla sürekli iletişim hâlinde olmalıydı. Kendisi bir erkek olarak İslami hassasiyetlerinden dolayı kadınların arasına rahatça girip çıkamıyor, onlara dinlerini rahat bir biçimde anlatamıyordu. Hz. Muhammed (s.a.v) eşleri aracılığıyla bu iletişim problemini çözmüş, eşlerine İslam’ı öğreterek eşlerinin bunu diğer kadınlara ulaştırmasını ve öğretmesini sağlamıştır. Direkt olarak Hz. Muhammed (s.a.v)’den ders alan yüzlerce erkek sahabe varken ondan direkt olarak ders alan hiç kadın yoktu. Bu dengesizliği ve adaletsizliği çözmenin en iyi yolu birçok kadınla evlenmekti ki İslam’ı peygamberden helal dairesi dışına çıkmadan öğrenen birçok kadın sahabe olsun (Peygamberin eşleri de sahabe idi) ve bu kadınlar iyi bir Müslüman kadının nasıl olması gerektiğini insanlara göstersin. İnsanların asıl karakterini evdeki durumları yansıtır, bu yüzden bir erkeği en iyi tanıyan kişi arkadaşları değil eşidir. Bundan dolayı Hz. Peygamberin eşleri bize Hz. Peygamber’in ahlakını tanıtmakta, peygamberin günlük yaşamdaki davranışlarını ve günlük yaşamı kapsayan İslami emirleri bildirmekte eşi benzeri olmayan kaynaklardır. Allah Teâla Hz. Peygamberin eşlerini bütün kadınlar için rol model kılmış, onlara çok önem vermiş ve onları bütün ümmetin anneleri sıfatıyla taçlandırmıştır.  Kuran peygamberin eşlerine peygamberin ölümünden sonra evlenmeyi yasaklamıştır, bunun sebeplerinden birisi de onların dini öğretmek ve aktarmak dışındaki meşguliyetlerini yok ederek sadece İslami ilimler üzerinde yoğunlaşmalarını sağlamaktır.

 

Hz. Peygamber’in Hz. Ayşe ile evliliğine yönelik eleştiriler


Hz. Peygamber’in Hz. Ayşe ile bir rivayete göre dokuz, bir rivayete göre de on yaşında iken evlenmesi günümüzde ona karşı yapılan eleştirilerin belki de en yaygınıdır. İşin ilginç tarafı bu olay 1300 yıl boyunca hiçbir zaman problem olarak görülmemişken, hatta peygamberin en azılı düşmanları bile onu bu konuda eleştirmemişken son 100 yılda Batı’nın ahlak yargıları hâkim olunca Hz. Peygamberin bu evliliği birden eleştirilerin temelinde yer almaya başlamıştır. Yedinci yüzyıl Arabistan’ı ile yirmi birinci yüzyıl Avrupası arasında kültürel bir uçurum olduğu ve bu iki toplumun değer yargılarının çok farklı olduğu aşikârdır, ancak yine de bu evliliğin İslam düşmanları tarafından sürekli çarpıtılmasına verilecek cevaplar vardır.

Bugün devletler belirli bir yaş altındaki insanları çocuk kabul eder. Bu yaş Türkiye’de 18 iken birçok ülkede 16 civarıdır. İslam’da ise böyle bir durum yoktur, ergenliğe giren herkes yetişkin sayılır. İnsanın hayatı ve çevresini sorgulamaya başladığı, özgür iradesini geliştirmeye başladığı, karşı cinsten hoşlanmaya başladığı ve üremeye hazır hâle geldiği zaman ergenlik zamanıdır. Günümüzde Türkiye’de belirlenen 18 yaş ise tamamen hayali ve anlamsız bir yaştır; biyolojik olarak 17 yaşındaki bir insanla 19 yaşındaki bir insan arasında önemli bir fark yoktur. Mesela günümüzde Türkiye’de 16 yaşında suç işleyen bir kişiye çocuk sayıldığı için ceza indirimi uygulanır ancak İslam’da böyle bir indirim yoktur çünkü o kişi çocuk sayılmaz. Yaklaşık 12-20 yaş arasındaki bireyleri tanımlayan İngilizcedeki “adolescent” kelimesinin Endüstri Devrimi öncesi toplumların 60%’ının dilinde karşılığı yoktur, çünkü bu toplumlarda kişi ergenliğe girer girmez yetişkin sayılırdı.[1] Ergenliğe yeni girmiş bireyleri yetişkin saymayıp başka bir isim altında inceleme geleneği son zamanlarda Batı medeniyetinde ortaya çıkmıştır, onun öncesindeki bütün medeniyetlerde kişi ergenliğe girer girmez yetişkin sayılırdı. 18 yaşından küçük bireylere ceza indirimi uygulamak onların suçlarının daha hafif olduğu algısını yaratmak, suç işlemeyi o yaştaki gençlere daha meşru ve anlaşılabilir göstermek demektir ki bu o yaştaki gençleri suç işlemeye teşvik eder. Ergenliğe yeni giren insanları çocuk olarak görmek ve onları yetişkinler arasında kabul etmemek onları büyük ve olgun kişilerden uzak bir arkadaş grubunun kollarına atar. Bu insanlar kendilerine yol gösterecek yetişkinlerle beraber olacaklarına kendileri gibi bilgisiz ve kanı kaynayan arkadaş grupları ile beraber olurlar. Bu arkadaş grupları yüzünden birçok yanlış alışkanlıklar edinirler ve yanlış bilgilere sahip olurlar. Ayrıca genç yaştaki insanların kendilerini yetişkin gördükleri hâlde toplum tarafından yetişkin sayılmamaları, onları bağımsız ve yetişkin olduklarını kanıtlamak için sigara, alkol, uyuşturucu, zina ve şiddet içeren şeylerin peşinden gitmeye iter. Bu gençlerin kötü alışkanlıklarının temel amacı topluma büyüdüklerini kanıtlamak ve kendilerini bağımsız hissetmektir.

İslamiyet’te zinadan korunmak için ergenliğe girdikten sonra mümkün olduğu kadar erken evlenmek önerilmiştir. Özellikle erkekler cinsel arzu açısından zirveyi ergenliğe girer girmez, yaklaşık 12-20 yaşları arasında yaşar (kadınlarda ise bu 30’lu yaşlarda olur). Yani genç insanların evli olmaması çok tehlikelidir. Bugün Batı’da bekâret yitirme yaşı 12’lere düşmüş durumda, küçücük yaşta istemeden kalınan hamileler sonucu yapılan çocukların haddi hesabı yok, herkes okul çağında yılda birkaç kez sevgili değiştiriyor. Bütün bu rezaletlere sınırsız hoşgörü ile yaklaşan insanlar nedense konu bu yaştaki gençlerin evlenmesine ve ihtiyaçlarını helal yoldan karşılamalarına gelince kıyameti koparıyorlar.

Kızlar ergenliğe erkeklerden daha erken girerler. Sıcak bölgede yaşayan kızların soğuk bölgede yaşayanlara göre daha erken ergenliğe girmesi de biyolojik bir gerçektir. Hz. Ayşe Hz. Muhammed (s.a.v) ile evlendiğinde ergenliğe girmiş idi ve artık çocuk değildi. Yine de arada bu kadar büyük bir yaş farkı olması bir evlilik için mantıklı değildir. İslam evlilikte denklik olmasına çok önem verir ve Hz. Peygamber ile Hz. Ayşe’nin evliliği arasında denklik olmadığı aşikârdır. Arada o kadar yaş farkı varken ilerleyen yaşlarda erkeğin cinsel anlamda kadını tatmin edememesi de kaçınılmazdır. Ancak bu durum Hz. Peygamber için bir istisnadır. Diğer erkeklerden farklı olarak neden peygamberin çok eşli evlilik yapma hakkı ve gerekliliği olduğunu yukarıda açıklamıştık. Bu sebeplerin çoğu aslında Hz. Ayşe’de birleşmektedir. Peygamberin diğer çoğu hanımı yaşça büyük olduklarından peygamberin vefatından sonra fazla yaşamamışlar, İslam’ı anlatma imkânını da fazlaca bulamamışlardır. Bu konuda bir istisna olan Hz. Ayşe ise İslam’ın en önemli âlimlerinden biri olmuş, en fazla hadis rivayet eden sahabelerden birisi haline gelmiştir. İslam âlimleri her zaman İslam’ın yarısını Hz. Ayşe’den öğrendiklerini söylemişlerdir, gerçekten de Hz. Ayşe’nin rivayetleri olmasaydı bugün dinin büyük bir kısmını öğrenemeyecektik. Hz. Ayşe’nin İslam’a olan bu katkısı onun peygamberin vefatından sonra uzun süre yaşamasının yanında genç yaşta evlendiğinden dolayı o yaşta idrakinin ve algısının çok açık olmasından, peygamberden duyduğu şeyleri çok rahat bir şekilde ezberleyip öğrenebilmesinden kaynaklanmaktadır. Peygamberin diğer yaşlı eşlerinin ise idraklerinin zayıfladığı bir yaşta çok fazla şey öğrenebilmeleri ve ezberlemeleri imkânsızdı, öğrenseler bile bunu yayacak fazla zamanları yoktu, zaten öyle de oldu.

İslami evlilik algısının bugün laik toplumlardaki evlilik algısından çok farklı olduğunu da unutmamak gerekir.  Batı’da evlilik, insanlar gençliklerinde hayattaki bütün zevkleri sonuna kadar yaşadıktan sonra yaklaşık 30’lu yaşlardan sonra hayatlarını düzene sokmak için gerçekleştirdikleri son derece zahmetli bir iştir. İslam’da ise evlenmek iki kelimeyle başlayıp bir kelimeyle sona erecek kadar kolay olan ve sırf belirli durumlarda günahtan sakınmak için bile başvurulabilen bir kurumdur. Batılı evlilik algısını düşündüğümüzde eşler arasındaki büyük yaş farkı önemli bir problem olabilir, ancak İslami evlilik algısında bu o kadar da önemli değildir.

Toplumlar arasında zihinsel olarak olgunlaşma yaşında da büyük farklar vardır. Türkiye’den Amerika’ya üniversite okumaya giden arkadaşlarım sürekli Amerikalı yaşıtlarının çok çocuksu olduğunu söylerdi, bu yüzden bu arkadaşlarım Amerika’da kendilerinden daha büyük insanlarla arkadaş olurdu. Doğu’da fakir bir toplumda yaşayan ortalama bir çocuk dokuz yaşında para kazanmaya ve aile geçindirmeye başlar, on iki yaşında evlenir ve on üç yaşında baba olur; Amerika’da doğup büyümüş ortalama bir erkek ise yirmi yaşına kadar hayatta doğru düzgün hiçbir sorumluluk almamıştır. İki farklı ülkede büyüyen bu iki gencin yaşı aynı olsa bile olgunluk seviyesi aynı olabilir mi? Hz. Ali daha on yaşındayken Müslüman olmuştu ve bu yaşta İslam’a güçlü şekilde sahip çıkmıştı; Hz. Meryem kadınların en namuslusu sıfatını kazanıp Hz. İsa’ya doğum yaparken sadece on üç yaşındaydı,  Hz. Meryem sadece on iki yaşındayken Hristiyan kaynaklarına göre yaşlı bir adam olan Yusuf ile evliydi (Yusuf-Meryem evliliği bu yüzden Batılı Hristiyanlar tarafından sürekli unutturulmaya çalışılır). Bugün Batı medeniyetinin belki de en ünlü aşk hikâyesi olan Shakespeare ‘in “Romeo ve Juliet” oyununda Romeo ve Juliet yaklaşık 13 yaşındaydı. Yani eski insanlar o dönemlerin zor şartlarından dolayı zihinsel olarak daha erken olgunlaşırdı. Hz. Ayşe de peygamberimizle evlenirken günümüzdeki yaşıtlarından hem fiziksel hem de zihinsel olarak çok daha olgundu. Geçmişte insanların ortalama ömrünün de günümüzdekinden daha kısa olduğunu unutmamak lazım. Hz. Peygamer (s.a.v) zamanında insanların ortalama ömrü 30 yıldı; yani 9 yaşındaki bir insan, ömrünün neredeyse üçte birini tamamlamış oluyordu. Eğer o devirde de 18 yaşından küçük olan herkesi çocuk olarak adlandırsaydık insanların çoğunluğunu çocuk olarak görmek gibi saçma bir sonuca varmış olurduk. Genç yaştaki insanların evliliğine karşı sürülebilecek tek makul iddia, evliliğin bu yaştaki insanların devam eden eğitimlerini sekteye uğratabilmesidir. Ne var ki Peygamber Efendimiz döneminde şimdiki gibi bir eğitim süreci olmadığından dolayı bu iddia Hz. Ayşe için geçerli değildir.

Bir şeyin haram olmasıyla mantıksız olması farklı şeylerdir, dini engelin olmadığı yerde aklî engeller olabilir. Mesela benim bu yazıyı el parmaklarım yerine ayak parmaklarımla yazmam haram değildir, lâkin mantıksızdır. Benim yetmiş yaşındaki bir kadınla evlenmemde dini hiçbir engel yoktur, lâkin aklî yüzlerce engel vardır. Bir şeyin helal olduğunu söylememiz o şeyi doğru bulduğumuz ve onayladığımız anlamına gelmez, sadece dini bir engeli olmadığı anlamına gelir. Peygamberimiz ile Hz. Ayşe’nin evliliği de haram değildir, dini bir engeli yoktur. Belki mantıksız olduğu söylenebilir; lakin yukarıda bu evliliğin hikmetlerinden ve faydalarından bahsettik, son derece makul bir evlilik olduğunu bu evliliğe mahsus olmak üzere ispatladık. Bu evliliğin avantajlarının dezavantajlarından fazla olması bu evliliğin mantıksız olduğu iddiasını çökertir. Aralarında kırk yaş olan sıradan iki insanda ise yukarıda saydığımız şartlar oluşmamış olacağından evliliklerinin dezavantajları avantajlarından fazla olur, makul bir evlilik olmaz.

İslam düşmanları bu evliliği çarpıtırken bu evliliğin zorla yapılmış bir evlilik olduğu ve Hz. Ayşe’nin bu durumdan mağdur olduğu algısını yaratırlar. Hz. Ayşe’yi azıcık tanıyan bir kişi bu iddianın ne kadar gülünç olduğunu bilir. Hz. Ayşe dünyanın gelmiş geçmiş en mükemmel insanı ile evli olmaktan dolayı inanılmaz derecede mutluydu. Hz. Ayşe peygamberimizin güzelliğini söyle anlatır: “Yusuf’u (Yusuf’un güzelliğini) gördüklerinde bu bir melektir diyen kadınlar, Benim efendimi görselerdi hançerlerini kalplerine saplardı.[2]” Hz. Peygamber ise Hz. Ayşe’yi dünyada en çok sevdiği insan olarak tanımlamıştır. Bu evlilikte bir zorlama veya mağduriyet olduğunu iddia etmek cehalettir.

[1] (Schlegel & Barry, 1991)

[2] SHAMA’ILE TIRMIDHI by Imaam Tirmidhi

bottom of page